Sunday, February 5, 2017


Bir küçük ada burnumda tüten: SAMOS





Nereden başlasam nasıl anlatsam. Bir ada da bu kadar çok anlatacak şey nasıl olabilir mi diyorsunuz? O zaman buyrun sizi böyle alalım çünkü bu ada bildiğiniz adalardan değil J

Öncelikle adaya gitme hazırlıklarından bahsetmek istiyorum. Samos adası bildiğimiz üzere bir Yunan adası haliyle Shengen Vizesi ile giriş yapılıyor. Ancak, biz bayramdan hemen sonra gittiğimiz için malesef işlemleri yetiştiremedik bu nedenle belirli adalar için uygulanan “kapıda vize” aldık. Keşke Shengen alabilseydik böylece belki yaz bitmeden bir kaçamak daha yapabilirdik.  Neyse devam ediyorum.  İstanbul’dan Pegausus Havayolları’nın 23:55 uçağı ile kendi kanatlarımızı da uçağa ek yaparak İzmir’e gecenin bir körü vardık. Havaş ile Kuşadası’na geçtik. Bu yolculuk yaklasik 2-2,5 saat kadar sürdü.

Kapıda vize için yaklaşık 45 euro ödedik. 10 euro burada ajenta ile işleri hallettiğimiz içindi eğer belgeleri kendiniz gönderirseniz 35 euro ve süresi de maksimum 15 gün olarak veriliyor. Feribotta 55 euro. Biletleri buradan alabilirsiniz.

Samos’a Kuşadası’ndan kalkan ve yaklaşık 1,5 saat süren feribotlarla gittik. Adaya adımımızı atar atmaz Ege’nin o sıcak tatlı havası sizi içine alıveriyor bu nedenle pasaport kuyruğu, bir an önce otele gitme telaşı falan sizi hiç yormuyor. Gerçi biz kapı vizesi aldığımız için hiç sırada beklemedik. Polisler isimlerimiz okuyana kadar bekleme odasında bekledik sonrada parmak izi verip bu muhteşem adaya ilk adımımızı attık. Yaşasıııın J

Ada dediğime bakmayın burası bayağı büyük bir ada. Bir ucundan diğerine gitmek araba ile yaklaşık 3 saat sürüyor. Bu nedenle biz araba kiraladık ki araç kiralamak bir hayli ucuz. Adanin yolları dar ve virajlı bu nedenle arabalar mini minnacik. 



Otelimiz adanın Kuzey’in de yer alan Kokari şehrindeydi. Ne şanslıyız ki oradaydı. Evet adanın her yerinde denize girilebiliyor ama yerli halkın söylediğine göre en güzel deniz bu kısımdaymış. Ama bana göre adanın her yeri bir ötekinden daha güzel değildi. Adanın size yaptığı bir diğer kıyakta ada da rüzgardan veya dalgadan dolayı denize girememek mümkün değil. Çünkü, kuzey tarafında dalga var ise güney adeta bir çarşaf oluyor. Güney rüzgarlı ise ada yine size sevgi dolu kucağını açıyor ve size öbür tarafa davet ediyor.





Plajlar

İlk gün Navagos Beach’e gittik. Burası Çesme’de, Bodrum’da onlarca liralar verip gittiğimiz plajların çok daha güzeli ancak giriş, şezlonglar ve eğlence ücretsiz. Aslında adada hemen hemen bütün plajlar ücretsiz. Biz kaldığımız süre boyunca yalnızca bir plajda şezlonga 3 euro ödedik ancak bu şezlonglar daha önce hiç görmediğim kadar rahat adeta bir yatağı andıran yatıp keyif yapmaktan size yüzmeyi unutturan şezlonglardı. Bu nedenle verdiğiniz her euroyu sonuna kadar hak ediyor.



Livasaki Plajını üzgünüm ama biraz anlatacağım. Leonardo Dicaprio’nun The Beach isimli filmini hatırlayanınız var mıdır bilmem? Hatırlayanlar bendensiniz 😊, burayı görünce aklıma ilk gelen şey bu film oldu. Harika bir deniz, bakir bir kumsal ve muhteşem ötesi bir koy. Burası Kokari’ye biraz uzak ve yolun belli bir kısmını offroad olarak gidiyorsunuz. Bu nedenle bir çılgınlık yaptık veeee o gün araba yerine atv kiralayarak yolumuza devam ettik. Ne de güzel ettik. Eğer yolunuz bu adaya düşerse mutlaka 1 gününüzü atv kiralamaya ayırın. 







Ada da plajlar anlat anlat bitmez çünkü her yeri plaj her yeri birbirinden daha güzel. Bu nedenle alın elinize bir harita ve görebildiğiniz kadar cok plaj görün ve yüzebileceğiniz kadar çok yüzün.

Ne Yesek?

Bu soru adada ki en sevdiğim soru. Çünkü, yediğim, tattığım herşey ancak bu kadar lezzetli bu kadar doğal ve en güzeli bu kadar ucuz olabilirdi. Evet bu cennet adanın bize bir diğer hediyesi de cok ucuz olması.

Biz bir gece Kokari’ye cok yakın bir yerde salaş bir restorana gittik. Deniz kıyısında, hasırdan bir çardağın altında muhteşem bir aksam yemeği yedik. Mezeler ve deniz ürünleri bir harikaydı. Tadın hepsini tadın kilo alın ve öyle dönün.  Dönüşte nasılsa verirsiniz ama yemeden dönerseniz cok üzülürsünüz.

Bir öğle yemeğimizi tepede Monaltes köyünde yedik. Arabayı köyün merkezine park ettikten sonra yaklaşık 20 dk yürüyerek en tepeye çıkıyoruz. Yokuş size bir hayli yoruyor ama karşılaştığınız manzara, işte onu gördüğünüz an tamam diyorsunuz, değdi. Yemekler burada bir harikaydı. Biz her oturduğumuz yerde olabildiğine cok şeyin tadına bakmak icin herşeyi ortaya söyledik. Evet evet tam olarak “Little little into the middle” ama emin olun burası bu traditional hareket için tam yeri tam zamanı.







Son gecemizde bütün bir tatil heyecanla beklediğim bir Yunan Taverna’sına gittik. Burada yiyebileceğimiz kadar çok sey yedik. Uzo’nun o sizi hic yormayan ama ayağa kalktığınızda baş döndüren tadına doyduk. Eğlence  anlayışları bize o kadar benziyor ki. Müzikler, ezgiler, danslar…. Evet pekçok şarkıyı biz Türkçe onlar Yunanca karşılıklı kadeh kaldırarak söyledik. Onlar kalkıp Sirtaki yaptı. Bizde denedik becerebildiğimiz kadar yaptık elbeltte. Ama Hopa şinanay ezgileri yükselince elbette dayanamayıp dokuz sekizliğe bağladık. Gece sonlarında o kadar güzel oldu ki kafalarımızla beraber atmosfer onlar Olmasa Mektubunu çaldı bizde Türkçe söyledik.

Kızarmış peynir, falafel, karides, kalamar, Greek salad, Caciki, Uzo, Yerel şaraplar. Siz siz olun sakın bunları tatmadan dönmeyin sonra üzülürsünüz J



Ne Yapalım?

Bu ada herkese her konuda kucak açıyor. İster sadece deniz, kum, güneş sakin bir tatil yapın. Ya da bizim gibi herşeyden biraz biraz. Biz bir günümüzü adada bulunan Potami Şelaleri'ni ziyarete ayırdık. Evet neredeyse 1 günümüz burada geçiyor ama o kadar eğlenceli ki emin olun pişman olmayacaksınız.

Burası 9 şelaleden oluşan bir parkur. Şelaler arası gidişler git gite zorlaşıyor. İple tımanıyorsunuz, atlıyorsunuz, zıplıyorsunuz ama çok eğlenip çok gülüyorsunuz ve sonunda da parkuru tamamlamanın mutheşem hazzını yaşıyorsunuz.



Kokari’de bulunan biri 5 diğeri de 10 metre olan iki kaya bulunuyor.  Küçük olandan başlayıp her ikisini de başarıyla tamamlıyoruz. Atlarken zor gelsede havadayken bir daha atlamanın hayalini kuruyor insan. Böyle yazıp okurken az gibi gelebilir ancak tepedeyken bir hayli yüksek ve denize inmeniz baya bir zaman alıyor. Evet uçtum şahitlerim var J

Pisagor bu adada doğmuş bu nedenle Pisagor’un adının verildiği bir de şehirleri var. Burası bana Bodrum’u anımsatan şirin mi şirin bir sahil kasabası. Marinada cok güzel restoranlar var. Ayrıca hediyelik eşyalar alabileceğiniz pek çok butikte dükkanda bulabilirsiniz.

Geceler

Biz genelde akşamları uzun uzun yemek yiyip sohbet ederek geçirdik ancak birkaç gece kaçamağımız oldu elbette J


Kokari de bulunun çok güzel bir roof bara gittik sıklıkla. Çok güzel bir manzarası ve harika kokteylleri vardı. Ambiyans ve müziklerde cok güzeldi.

Birde Vathi kentinden bulununan Escape Music Club'a gittik. Buranın kokteylleri çok meşhurmuş bizde tadabildiğimiz kadar çok kokteylin tadına baktık. Yine deniz kıyısında ve muhteşem bir manzaraya sahip olan bu yerin müzikleri de bir harikaydi.






Bu adayı sayfalarca anlatabilirim çünkü en guzel tatillerimden biriydi. Mutlaka birgün yolunuz bu şirin Yunan adasına düşsün. Emin olun pişman olmayacaksınız.



Hayat kisa gezilecek yer cok.
Cok gezin, cok eglenin…