Bir evlilik macerasının en önemli kısımlarından bir tanesi (hatta bence en
önemlisi J)
balayıdır.
Düğün günü geçireceğimiz o bir tek gecenin her detayı ile ilgilenirken düğünden sonra geçireceğimiz 1-2 haftaya bazen gereken önem verilmiyor. Halbuki bu en özel tatillerimizden biri olduğu için, üzerinde fazlaca durmak gerektiğini düşündük ve nitekim öyle yaptık. Planlar, gezilecek yerler, oteller ve ada ile ilgili her türlü detayı paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Anlatacak çok şey var haydi başlayalım J
Bali, Küçük Sunda Adalarının en batısında yer alan Endonezya'ya bağlı
bir adadır. Batıda Cava, doğuda ise Lombok adasının
arasında kalır. Başkenti Denpasar'dır. 2009
yılı sayımlarına göre 3,551,000 nüfusa sahip olan adanın 93.2%'si Hindu geri
kalan kesimin çoğunluğu ise Müslümandır. Bali ayrıca Endonezya'nın en turistik
adasıdır. Dans, heykelcilik ve resim gibi sanat dalları gelişmiştir. Bu güzel
ada aynı zaman da Tanrıların Adası olarak da bilinir. Gerçekten de adanın büyülü
bir havası var. Fazlaca tapınak olmasından mıdır bilemiyorum ama mistik bir yer
olduğu kesin.
Para birimi Endonezya Rupi si. 1 dolar yaklaşık olarak 13,300 IDR ediyordu
biz oradayken.
Bali’ye Gidiş:
Bali’ye maalesef direkt uçuş yok ancak alternatifler pek çok. Bali’ye ister
Singapur üzerinden ister Jakarta üzerinden gidebilirsiniz. Türk Hava
Yolları’nın her iki noktaya da her gün direkt olarak seferleri bulunmakta. Hatta
oralara kadar gitmişken belki de tatilinizin birkaç gününü buralara ayırarak bu
güzel yerleri de görmüş olursunuz.
Biz Jakarta-Bali uçuşlarının fiyatları daha uygun olduğu için Jakarta
aktarmalı gitmeye karar verdik. THY uçuşunun oraya varışı akşam üzeri 18.00
olduğu için bir gün kayıp olmuş oluyor. Bu sebeple biz o gece Jakarta’da Ibis
Airport Hotel’de kaldık, booking.com’dan ayarladığımız bu otele Türk Lirası
karşılığı olarak yaklaşık 150 TL ödedik. Bali’ye uçuşumuz sabah karşı 5.30 da Air Asia ile gerçekleştirdik.
Havaalanına kaldığımız otelin transfer aracı ile gittik. Hatta otelden
ayrılışımız gece 2.30 olmasına karşın kahvaltı servisini alabildik. Gidiş dönüş
iki kişi transfer uçuşu için yaklaşık olarak 166$ ödedik ve biletlerimizi gidiş
tarihinden yaklaşık 1,5 ay önce kadar aldık.
Bali'de sizleri aynı filmlerde gördüğünüz gibi boynunuza çiçekten kolyelerle karşılıyorlar üstelik her gittiğiniz otelde de bu şekilde devam ediyor.
Bali'de sizleri aynı filmlerde gördüğünüz gibi boynunuza çiçekten kolyelerle karşılıyorlar üstelik her gittiğiniz otelde de bu şekilde devam ediyor.
Tatilinizi Planlarken:
Bali büyük bir ada bu sebeple tatil olarak size
sunduğu pekçok güzellikler var. Bu sebeple tatilinizi muhakkak ikiye bölün
çünkü bu her yeri sizi başka yerlere alıp götürecek olan adanın sürprizlerini
kaçırmak istemezsiniz.
Bali denilince elbette akla deniz geliyor, e bu
kadar yol gelmişken, bütün bir sene çalışıp, yorulup güzel bir tatilin hayalini
kurmuşken deniz girip güneşlenmeden, ekvator güneşinde bronzlaşmadan gelmek
olmaz elbette. Sahile yakın kalabileceğiniz yerler arasında Kuta, Seminyak,
Nusa Dua gibi sahil kasabaları yer alıyor. Biz Seminyak’ta 4 gece kaldık. Ama
son günümüzde biraz daha uzatmadığımıza çok pişman olduk tabi. Kuta bu
bahsettiğimiz kasabalar arasında daha uygun fiyatlı oteller bulabileceğiniz, çok
hareketleri, uygun restoran ve barların bulunduğu bir yer. Sahili çok güzel
gerçi ada da tüm sahiller çok güzel upuzun ucunu göremeyeceğiniz plajlardan
oluşuyor. Seminyak, Kuta’nın devamında yer alan aynı adanın sahilin devamı olan
diğer kasaba. Burada güzel oteller, kaliteli ve gerçekten pek çok şey almak
isteyeceğiniz butikler, fiyatları uygun ayrıca çok şık restoranlar ve kaliteli
bir gece hayatı yer alıyor. Nusa Dua ise çok pahalı otellerin bulunduğu bölge
imiş. Buraya yalnızca tapınakları gezerken uğradık çok fazla ayrıntılı
gezemedik ama gördüğüm ve diğer bloglardan okuduğum bu yönde.
Tatilimizin kalan 3 gecesini ise Ubud’da geçirdik.
Ubud aslında Bali’nin iç kısımlarında yer alan dağın eteklerine kurulmuş olan
bir köy. Evet burası bir köy ancak o kadar çok turistlik olmuş ki zamanla
ormanların içinde çok güzel oteller ve köyün merkezine güzel restoranlar
açılmış. Burası için neredeyse adanın en popüler yeri diyebiliriz.
Oteller:
Bali’nin kendi ne kadar güzel ne kadar iştah açıcı
ise içerisinde yer alan oteller daha güzel ve daha iştah açıcı. Öncelikle şunu
söylemeliyim ki bu noktada en zor olan şey karar vermek. Bizim otellere karar
vermemiz bir hayli vaktimizi almıştı. Öncelikle burada bildiğimiz otellerin
yanı sıra sıklıkla duyacağınız özel havuzlu, bahçeli lüks villalar var. Üstelik
bunların fiyatları da dünyadaki örneklerine göre bir hayli uygun. Biz hem
Ubud’da hem de Seminyak’da özel havuzlu villalarda kaldık. Elbette insan
balayında olunca daha çok konfor daha çok lüks istiyor ancak bir daha gitsem
nasıl yapardımı soracak olursanız eğer, bir daha gidecek olsam denizin olduğu
yerde havuzlu bir villada kalmaya gerek yok derdim. Zira bizim Seminyak’da
villa da kalıp havuza girdiğimiz hiçbir gün olmadı. Yalnızca son gün hiç girmemiş
olmamak adına bir saat kadar yüzdük.
Bunun yerine sahil bölgelerinde normal bir
otel odasında kalıp Ubud da çok daha lüks bir villa da kalmak daha mantıklı
gibime geliyor. Çünkü genel olarak her konuda Ubud sahil bölgelerinden daha
pahalı. Ubud da vakit geçireceğiniz bir gece hayatı yok bu nedenle odaya erken
saatlerde dönüyorsunuz. Ubud genel olarak da küçük ve gece hayatının olmadığı
bir yer olduğu için odada geçirecek çok vaktiniz oluyor.
Ulaşım:
Bali’den minnoş bir ada olarak bahsettiğime kanıp
trafiğinde aynı tatlılıkta olduğunu düşünmeyin sakın. Buranın en büyük hatta
yegane problemi trafik çünkü. Sakın biz İstanbulluyuz neler gördük neler falan
gibi de düşünmeyin çünkü adanın trafiği öyle İstanbul'daki gibi trafik kazası,
yol çalışması falan gibi biz fanilerin elinde olmayan sebeplerden dolayı
olmuyor. Melasa, bir taksici yolcu ararken yolun ortasında durup dakikalarca
bekleyebiliyor veya bir başka araba yolun ortasına park etmiş gitmiş oluyor,
Arkada bekleyen onca araba, oluşan kilometrelerce trafik falan kimsenin umurunda
değil. Ama burada asıl sinir bozan şey daha doğrusu biz Türkleri
sinirlendirecek şey kimse kimseye bu sebepsiz duruşlardan, bu rahatlıktan ötürü
kızmıyor. Ada insanı rahatlığından mıdır, Tanrıların adası oluşunun verdiği bir
dinginlik midir yoksa yoganın gerçekten bu tarz faydaları da var mıdır
bilemiyorum ama kesin olan tek şey bu kısım hiç bizlik değil.
Havaalanına bizi götüren şoföre nasıl oluyor da
sebepsiz yere trafik yapan birine sinirlenmiyorsunuz dediğim de “Eğer siz birini anlarsanız oda sizi anlar” dedi. Bu cevap beni kesti mi hayır, ama
dünyada böyle insanlar olduğunu bilmekte güzel bir şey tabi.
Adada en çok göreceğiniz şey motor her yerde ama
her yerde motorlar var. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar adada herkes motor
kullanıyor. Ve benim size verebileceğim en büyük tavisye birgün Bali’ye
giderseniz mutlaka motor kiralayın, hiçbir tura katılmayıp heryeri motorunuzla
kendiniz keşfedin.
Motor kiraları oldukça uygun. Biz motoru Seminyak da günlüğü 50,000 IDR (yaklaşık 3,75$), Ubud da ise günlüğü 80,000 IDR (yaklaşık 6$) kiraladık. (Ubud da pahalı kiralamamızın sebebi kaldığımız otel biraz merkezden uzaktı ve biz motora o kadar alışmıştık ki shuttle ile merkeze gidip motor kiralamak için sabrımız yoktu bu sebeple otelden kiraladık.)
Benzin konusuna değinmeden geçemeyeceğim. Gelmeden önce bloglarda marketlerde benzin satıldığını okumuştum. Ancak, buraya gelince gördük birşey satan hemen hemen heryer benzinde satıyor. Dışarı raf raf bir stand koyuyorlar ve Absolute şişelerinin içerisinde benzin satıyorlar. Bu kadar çok şişeyi nereden buldukları konusunda hiçbir fikrim yok :) Benzin genel olarak litresi 10,000 IDR'den satılıyor yalnızca çevre yolunda bir yerde 8,000 IDR'ye denk geldik.
Seminyak:
Burası
bence adanın en güzel yeri. Bir daha gidecek olursam ki çok istiyorum burada
daha uzun bir tatil yapmak isterim. Biz burada Maca Villas & Spa da kaldık. Bu
otelden oldukça memnun kaldık biz. Bahsettiğim gibi balayı diye havuzlu bir
villa kiraladık, bir daha gelsem yapmam ancak güzel bir tecrübeydi. Otel
merkeze oldukça yakındı, motorla yaklaşık 5 dk.
Seminyak’taki
ilk günümüzde bloglarda deniz için yalnızca Nusa Dua diyenlere aldanıp
gidiyorduk ki, resepsiyondaki görevli nereye gittiğimizi sordu. Deniz için
oraya gitmemize gerek olmadığını hem çok uzak hem de denizin o kadar güzel olmadığını söyledi ve bize Kuta’yı tavsiye etti. Motorumuza atladığımız gibi
soluğu Kuta Beach’de aldık ve görür görmez aşık olduk buraya. Sonunu
göremeyeceğiniz kadar uzun bir plaj burası. Şezlong ve şemsiye kiralayıp
oturabileceğiniz bölümler olduğu gibi havlunuzu serip kendinizi kızgın kumlara
bırakabileceğiniz bölümleri de mevcut. Zira biz bunu tercih ettik.
Burada deniz öğleden sonra gel gitin etkisi ile bir hayli çekiliyor bunu gözle görebileceğiniz gibi bayraklarda deniz çekildikçe yeni yeri işaretliyorlar. Deniz oldukça dalgalı öyle girelim yüzelim sonra tekrar girelim gibi bir deniz beklemeyin. Daha çok girelim hunharca dalgalarda oyanayalım gibi bir deniz. Biz genel de sabahları deniz de dalgalarla oynadık öğlen yemeğimizi yiyip biramızı içtikten sonra da surf denemelerimize başladık. E deniz bu kadar dalgalı olunca surf kaçınılmaz elbette. Biz de toplamda 100,000 IDR (yaklaşık 7$) ödeyerek 2 surf kiraladık. Ders almak isterseniz hoca da kiralayabilirsiniz onunda fiyatı oldukça uygun ama biz şansımızı böyle denemek istedik. Denizde bir sürü ders alan var biraz onları izledik, biraz da Holywood filmlerinde izlediklerimizi birleştirince oldu bu iş J Gün sonuna doğru baya baya surf üzerinde ayağa kalkıp gitmeye başlamıştık bile.
Sahilde pek çok şey satan insanlar var
zaten Bali’nin genelinde herkes size bir şeyler satmaya çalışıyor. Biz ilk gün
sahil kesin pahalıdır deyip markete yürüyüp biralarımızı alıp sahilde içmiştik.
Ertesi gün üşendiğiniz için oradan aldık ve gördük ki sahil daha ucuzmuş.
Üstelik size oturmanız için sandalye ayaklarınızı uzatacak kasalar veriyorlar. Okyanusa
karşı bira içmek baya keyifli bu arada muhakkak deneyin.
Seminyak da akşamları yemek yiyebileceğiniz, bir şeyler içebileceğiniz, gezip alış veriş yapabileceğiniz çok güzel yerler var. Butikleri özellikle çok başarılı buldum ben. Alıp kullanabileceğiniz çok fazla kıyafet, aksesuar, çanta, ve hatta ev eşyaları mevcut. Bunun için bir adet boş bavul getirmenizi tavsiye ederim. Zaten yazlık yer bir de motor falan olayına girince etekti elbiseydi çok giyilmiyor her zaman dendiği gibi bir şort bir tişört yetiyor neredeyse Türkiye'de çok pahalı olan hasır sepetler, çantalar, ev eşyaları, ahşap ürünler burada çok ucuz ister hediye olarak isterseniz kendi eviniz için götürebilirsiniz bence.
Diğer gün kahvaltıdan hemen sonra Kuta plajına gittik tekrardan öğlene kadar yine bol bol dalgalarla oynadık bira keyfimizi yaptık baktık surf için güzel dalga yok karnımızda acıkmıştı hemen rotamızı çizdik. Jimbaran'da öğle yemeği, Padang Padang Beach ve son olarak Uluwatu Tapınağı. Bu rota oldukça uzun bir rota ama motorla çevreye baka baka gitmek çok keyifli 😍
Jimbaran; banko yapmadan dönmeyin listemde. Jimbaran, Nusa Dua ile
Kuta arasında kalan bir sahil. Öncelikle şunu söylemeliyim ki burada deniz
sakin, dalgasız, sanki okyanus değil de bir koymuş gibiydi. O yüzden neden
insanlar burada denize girmiyor aslında çok anlamadım. Sahilde sıra sıra aşırı
salaş restoranlar yer alıyor. Bunlardan birinde muhakkak yemek yiyin. Biz
tapınak ziyaretine giderken yolumuzun üzerindeki bu yere uğradık ve güzel bir
öğle yemeği yedik. Tamamen deniz ürünlerinden oluşan menüler yapmışlar. Biz
balık, midye, karides, kalamar, sebze, meyve, su ve biradan oluşan menü için
110,000 IDR (yaklaşık 8,27$) ödedik.
Padang
Padang Beach: burası Uluwatu’ya giderken yol üzerinde kalıyor. O yüzden eğer
denize girmek için kullanmayacaksanız ki çok kalabalık oluyor denize girmek
için, geçerken şöyle bir uğrayıp görebilirsiniz. Bu plajı özel yapan tek şey Eat,
Pray and Love filminin bir bölümünün burada geçiyor olması. Rivayete göre Julia
Roberts Bali’deki tüm plajları tek tek gezerek bu beyaz kumlu plajı seçmiş film
için. Dediğim gibi bir özelliği yok ve turistlik olması sebebiyle de aşırı
kalabalık ama görmeseydim aklımda kalırdı o yüzden bu kadar yol gitmişken bence
gidip görün J Buraya
giriş kişi başı 10,000 IDR (yaklaşık 0,75$), girişte mecburi olarak motorunuzu
bıraktığınız otoparkta 2,000 IDR (yaklaşık 0,15$).
Uluwatu
Tapınağı: Burası belki de adanın en meşhur tapınaklarından bir tanesi. Zaten
gittiğinizde de göreceksiniz, otopark o kadar kalabalık ki yer bulmak bir hayli
zor. Tur otobüsleri, arabalar, motorlar... İçeriye girerken kişi başı 50,000 IDR
(yaklaşık 3,75$) bilet aldık. Eğer bacaklarınızı açıkta bırakan bir şeyler giydi
iseniz girişte bulunan mor bir örtüyü turuncu bir kuşan ile belinizden
bağlıyorsunuz. İçeriye girdikten sonra tapınağa gidene kadar çok güzel
yeşilliklerin ve güzel çiçeklerin olduğu bir yoldan geçiyorsunuz. Burayı
yürümek hayli keyifli. Burası çok yüksek bir noktada olduğu için manzara inanılmaz
güzel o yüzden bol bol fotoğraf çektirmeyi ihmal etmeyin. 😉 Son olarak burada pek çok maymun
bulunuyor. O yüzden girerken, güneş gözlüğü, fotoğraf makine, elinizdeki herhangi
bir şeye mutlaka dikkat edin çünkü maymunlar bunlar çalıyorlar. Ben hepsini sırt
çantasına koyup sıkı sıkı kapamaktan yanayım çünkü maymunların ne yapacağı hiç
belli olmuyor 😊
Burada tecrübe ettiğimiz tek kötü şey kesinlikle Seminyak'daki son günümüzde katıldığımız Sea Walker isimli turdu. Burada kötü olan turun kendisi veya aldığımız hizmet değil yanlış anlaşılmasın. Kötü olan; su sporları beklentimizi karşılayacak ölçülerde değil. Bir koyda tüm su sporları turları yapılıyor. Paradising, scuba diving, sea walker, banana... Ancak, birinde dahi suya düşmüyorsunuz sadece sizi bindirip 1-2 dk dolaştırıp getiriyorlar. Dalış, şnorker ile dalış, sea walker gibi aktiviteler de ise yine aynı alanda gerçekleşiyor, denizin altında göreceğiniz muhteşem su altı canlıları, mercanlar falan da yok. Üstelik steril açısında da pek iyi olduğu söylenemez. Son günümüzün yarısını burada geçirdiğimiz için ne kadar üzgün olduğumu tahmin edemezsiniz.
Burada tecrübe ettiğimiz tek kötü şey kesinlikle Seminyak'daki son günümüzde katıldığımız Sea Walker isimli turdu. Burada kötü olan turun kendisi veya aldığımız hizmet değil yanlış anlaşılmasın. Kötü olan; su sporları beklentimizi karşılayacak ölçülerde değil. Bir koyda tüm su sporları turları yapılıyor. Paradising, scuba diving, sea walker, banana... Ancak, birinde dahi suya düşmüyorsunuz sadece sizi bindirip 1-2 dk dolaştırıp getiriyorlar. Dalış, şnorker ile dalış, sea walker gibi aktiviteler de ise yine aynı alanda gerçekleşiyor, denizin altında göreceğiniz muhteşem su altı canlıları, mercanlar falan da yok. Üstelik steril açısında da pek iyi olduğu söylenemez. Son günümüzün yarısını burada geçirdiğimiz için ne kadar üzgün olduğumu tahmin edemezsiniz.
Ubud:
Ubud'a gidiş araba ile Semiyak'dan 1,5 saat civarı sürüyor. Ancak, gittiğimizde karşılaştığımız manzara buna değdi. Ubud'da tüm oteller ormanın içerisinde manzaranız genelde yeşilin 50 tonu şeklinde oluyor. Her yerde kuş sesleri, tavuk sesleri duymanız mümkün. Çok dingin ve mistik bir havası var. Biz The Payogan Resort & Spa'da kaldık. Burada yoga oldukça popüler biz denemedik ama bloglardan okuduğum kadarı ile önceden internetten araştırıp iletişime geçip yoga derslerine çok uygun fiyatlara katılmak mümkünmüş. Ubud'da görülmesi gereken çok yer ama az zaman vardı bu yüzden çok planlı ve kompak bir rota çizdik kendimize.
İlk gün Ulun Danu Beratan Tapınağı ve Maymun Ormanı'nı gezdik. Akşamında da Ubud Market'i gezdik zaten burayı mutlaka her gece geziyorsunuz ister istemez. Tüm sokakları girdik çıktık çok güzel butikler, restoranlar keşfettik. Ubud'da gece hayatı olmadığı için insanın keşif için daha çok vakti oluyor haliyle.
İlk gün Ulun Danu Beratan Tapınağı ve Maymun Ormanı'nı gezdik. Akşamında da Ubud Market'i gezdik zaten burayı mutlaka her gece geziyorsunuz ister istemez. Tüm sokakları girdik çıktık çok güzel butikler, restoranlar keşfettik. Ubud'da gece hayatı olmadığı için insanın keşif için daha çok vakti oluyor haliyle.
Ulun
Danu Beratan Temple: burası da yine gidilmesi gereken tapınaklar arasında. Pek
çok tur şirketi zaten sizi alıp buraya götürüyor. Çok kalabalık ve yolu km
olarak çok uzak olmasa da dağa tırmandığınız için bir hayli uzun sürüyor. Biz tabi yine motorumuzla gittik. Gidişimiz
yaklaşık 1,5 saat civarı sürdü. Dönüş ise çok daha uzun çünkü yağmura
yakalandık ve yolda çokça mola vermek durumunda kaldık. Buraya giderken üzerinize muhakkak bir şeyler alın hem yağmur riski yüksek hem de dağda bir
hayli soğuk. Buranında girişi kişi başı 50,000 IDR (yaklaşık 3,75$).
Monkey
Forest: burayı görmek ne kadar gerekli bilemiyorum doğrusu. Bir ormanın içinde
bulunan binlerce maymun var isterseniz muz fıstık gibi yiyecekler alıp sizin
üzerinize çıkmasına izin verebilirsiniz, tek bir kare fotoğraf çekebilmek için. Tamam
güzeller komikler ama Bali’nin geneli zaten maymunlarla dolu. Hemen hemen
gittiğiniz her tapınakta veya azıcık ağacın olduğu yerlerde maymunlar var.
Sanırım onlarda muz gösterirseniz fotoğraf çekmenize izin verirler. Neyse
gitmişken görelim dedik tabi. Giriş kişi başı 50,000 IDR (yaklaşık 3,75$).
Ubud
Market: Ubud’a gitmişken burayı görmeden dönmeniz imkansız. Burasıda merkeze
kurulmuş pek çok sokaktan oluşan bir Pazar. Akşam üzeri 18.00’den sonra
toparlanmaya başlıyorlar. Burada aklınıza gelen herşeyi bulaiblirsiniz hasır
malzemeler, ahşap mazlemeler, çanta, masaj kremleri, magnetleri, ev eşyaları ve
aklına gelen diğer herşey. Buranın ve Bali genelinin altın kuralı şu ki:
Pazarlık Yapın! O kibar kibar hiç alışık olmayan utanıp sıkılan
Avusturalyalılar bile acayip pazarlık yapıyor burada çünkü işin raconu bu. Ubud
Market biraz daha pahalı bence dışarıya göre hatta Ubud’da Seminyak ve Kuta’ya
göre daha pahalı. Bazı şeyleri almadığıma üzüldüğüm doğrudur. Daha ucuzunu
görüp sonra Ubud aynı şeye daha fazla para
vermeye elim varmadı ne yapalım.
İkinci günümüzde sabahtan pirinç tarlalarına gidip oradan Ubud Sarayı ve tabi ki yine Ubud Market ve sokakları keşfetme ile turumuzu noktaladık.
Tegallalan
Rice Terrace: Burası bence ada da turistlik olarak gördüğüm en güzel yerdi.
Yapmadan dönmeyin listemde mutlaka olacak. Muhteşem bir manzara ve eşsiz bir
güzellikteydi bence. Burası pirinç tarlaları içerisinde en görkemli olanı ama
aslında hemen her yerde tarlalar var o yüzden tavsiyem görebildiğiniz kadar çok
görün ama bunu listenize muhakkak ekleyin 😊
Ubud Sarayı: Burası Ubud’un merkezinde bulunan, sağından solundan önünden mutlaka geçeceğiniz bu sebeple de görmeniz gereken yerler arasında. Palace deyince tabi insanın aklına bizim Topkapı gibi bir şey geliyor ama burası çok küçük. Pek çok Buda heykelinin bulunduğu altın varaklı bir yer. İçeriye giriş yok bu yüzden yalnızca bahçesinde gezinip, Bali’de her yer de çok çok ilginç bulduğumuz kapılarını görüp birkaç fotoğraf çektirebilirsiniz.
Ubud Sarayı: Burası Ubud’un merkezinde bulunan, sağından solundan önünden mutlaka geçeceğiniz bu sebeple de görmeniz gereken yerler arasında. Palace deyince tabi insanın aklına bizim Topkapı gibi bir şey geliyor ama burası çok küçük. Pek çok Buda heykelinin bulunduğu altın varaklı bir yer. İçeriye giriş yok bu yüzden yalnızca bahçesinde gezinip, Bali’de her yer de çok çok ilginç bulduğumuz kapılarını görüp birkaç fotoğraf çektirebilirsiniz.
Ubud'da yaptığımız bir diğer aktivite ise masaj. Eminim çoğunuzun hayalini kurduğu ve beklediği bölüm burası. Biz çok masaj seven ve yaptırmak için can atan bir çift değiliz. Sırf Bali'de olduğumuz için, burada bu kadar popülerken vardır bunda bir keramet deyip denediğimiz bir şeydi aslında. Ben bir gün sırt masajı yaptırdım. Sol kürek kemiğim bir hayli ağrıyordu evet masaj ağrıyı geçirdi ancak masaj sırasında canım öyle yandı ki. Masaj yapan tatlı Bali'li kızın parmakları sırtımı adeta deldi ama sonuç ağrı yönünde iyiydi. Rahatlamaya gelince ben öyle kendimi kuş gibi hafiflemiş çok rahatlamış falan hissetmedim. Gerçi böyle mi hissetmek gerekiyor onu da bilmiyorum ama masaj denince aklıma böyle rahatlamak hafiflemek falan geliyor hep benim. Sırt ve boyun masajı için yarım saati (yaklaşık 3,5$) verdik. Diğer gün de ikimiz refleksoloji masajı yaptırdık. İnsanını ayaklarıyla oynanması çok güzel bir his diyemeyeceğim yine bir rahatlama ve hafifleme hissi olmadı ama denemiş olduk. Refleksoloji için de yarım saati 50,000 IDR (yaklaşık 3,5$) verdik kişi başı.
Yeme-İçme:
Sea
Circus: Burası Seminyak’ta yer alan harika bir Meksika Lokantası. Yemekler
ortam ve fiyatlar sizi çok mutlu ediyor 😁 Benim tavsiyem buraya Salı günü gitmeniz
çünkü Salı günleri “Taco Tuesday” tüm taco fiyatları yarı yarıya. Biz şans
eseri öyle yaptık ve harika tacoları tatma fırsatımız oldu. Restoranın
bilgileri aşağıdaki gibi.
KU DE
TA: Buranın ismini muhakkak duyacaksanız. Okuduğum bloglarda gün batımını muhakkak
burada izleyin yazıyordu e bizde onları dinledik tabi. Konsept olarak Potato
Head’e çok benziyor. Gündüz beach gece club ve restoran. Fiyatları biraz daha
yüksek örneğin localara oturabilmek için burada 1,000,000 IDR (yaklaşık 76$)
harcamanız gerekiyor. Yemeklerinin bir hayli lezzetli olduğu okudum pek çok
yerde ancak maalesef tatma imkanımız olmadı ancak dikkatimi çeken herkesin
sushi tercih etmesiydi. Eğer bir şeyler yiyecek olsaydık kesinlikle sushi
deneyecektim aklınızda olsun sizinde. Gün batımına gelince... Evet gün batımını
buradan gerçekten çok güzel zaten o saatlere yakın bir hayli kalabalık oluyor.
Havuzun içerisinde, rahat şezlongların üzerinde izlemek çok keyifli ama aynı
güzel manzarayı hemen önündeki Seminyak Sahili’nde de kumların üzerinde oturup
elinize binalarınızı alıp izleyebilirsiniz bir daha ki gidişim için kendime not ☝
Aleycats:
Burası Kuta’da yer alan ama tam olarak ne olduğunu tanımlayamadığım bir yer.
Bir blogda burası hakkında pek çok güzel şey okuyup bir geceyi de buraya planlamak
için bir hayli uğraştım 😊 Burada konsept şu şekilde bir avlu içresinde pek
çok shared masaların olduğu, bir çok masa da beer pong oynandığı, müziğin son
ses olduğu, genelde Avustralyalı gençlerin takıldığı kısacası çılgın bir
eğlencenin olduğu bir yer. Herkes herkesin masasına oturup sohbete
başlayabiliyor veya aniden bir oyuna dahil olabiliyorsunuz. Fiyatları oldukça
uygun. Bence görülmeye değer bir yerdi.
Five
Monkeys: Burası yine Kuta da yer alan fiyatları oldukça uygun bir hamburgerci.
Aslında Boston’da kurulmuş ve hamburgerleri ile baya popülermiş. Biz buraya
öğle yemeği için 2 kere gittik. Hamburger+Bira+Patates kızartmasından oluşan
menüler 50,000 IDR (yaklaşık 3,8$) civarındaydı. Ve lezzetleri bir harikaydı.
Bali’ye gelmişim Amerikan burger mı yiyeceğim demeyin bence mutlaka deneyin.😊
River
View Warung: Buraya Ubud’a gittiğimiz ilk gün öğle yemeği için gittik. Göl
manzaralı bir yamaçta yer alıyor. İster sedir gibi yerlere isterseniz de çardaklara oturabilirsiniz. Fiyatlar
oldukça uygun. Biz Mia Goreng, salata ve biraya toplam 100,000 IDR (yaklaşık
7$) ödedik.
Warung Biah Biah: Burası tüm tatil boyunca gittiğim açık ara en iyi lokal yemek
yediğim restorandı ama maalesef ki son gün keşfettik.😢 Ubud’da tesadüfen girdiğimiz bir ara
sokakta bulduk. Öncelikle şunu söyleyelim yemek yemek için sıra beklemeni
gerekiyor bir hayli kalabalık. Ve yine shared masalar da oturuyorsunuz. Bu
sebeple yeni insanlarla tanışmanız kaçınılmaz. Buranın fiyatları adada yemek
yediğimiz en uygun yerdi o yüzden menümüzü bir hayli abarttık. Biz öncelikle
ortaya içerisinde 8 adet yerel lezzetin olduğu tapas söyledik. Her biri çok ama
çok lezzetliydi ama favorilerimiz Sayur Santan, Tempe Gor Terung, Tempe Nais, BerdegeL Tempe Kemagi ve Kare Ayan oldu. Üzerine ben sebzeli eşim de
karidesli Mia Goreng ve bira söyledik toplamda 141,900 IDR (yaklaşık 10.5$)
hesap ödedik. Fişi aşağıya koyuyorum belki tatmak istediklerimi sizlerde denemek istersiniz.
Ubud Warung: Burası sokakları keşfetmek için yürürken gördüğümüz ve hemen ertesi gün
gittiğimiz bir restorandı. Öncelikle geç kalırsanız sırada beklemek gerekiyor
bu yüzden akşam yemeği için biraz erken gitmek gerekiyor. Burada her gün menünün
en başında yazan bazı kokteylde 50% indirim oluyor. Ben de bu indirimi
kaçırmayıp Passion Fruit Mojito içtim bir harikaydı muhakkak deneyin. Burada da
geleneğimizi bozmadık ve Mia Goreng ve bize servis yapan kişinin tavsiyesi ile yediğimiz ancak ismini hatırlamadığım tavuklu bir yemek yedik. Buranın fiyatları
genel olarak normaldi ne çok uygun ne de pahalıydı bence.
Bali'den Yapmadan Dönmemeniz Gereken 5 şey:
1. Motor Kiralayın! Sakın turlara katılmayın, araba kiralamayın, trafikle boğuşmayın. Atlayın motorunuza kendi oluşturduğunuz rotada rüzgara bırakıp kendinizi adayı keşfedin. Ekvator güneşi vursun üzerinize sevgilinizin sırtına sarılın ve o an için şükredin.
2. Jimbaran'da Yemek! Mutlaka bir öğle veya akşam yemeğinizi bu güzel yere ayırın. Denize karşı deniz ürünleri yiyin. Adada başka hiç bir yerde böyle deniz ürünleri yeme fırsatınız olmuyor. Üstelik siz yerken onların denizde avlanmalarını da izleyebiliyorsunuz her şey bu kadar doğal, organik ve sevimli yani 😊
3. Surf yapın! İster ada da yaşayın ister yarım ada da hatta isterseniz deniz de ama maalesef surf yapmak her yerde mümkün olmuyor. Bu yüzden mutlaka burada bu deneyimi yaşayın.
4. Bintang için! Bintang Endonezya'nın lokal bira markası ama araştırmalarıma göre Heineken'in burada satış yaparken kullandığı marka. Klasik bir Pilsener ve fiyatı çok ucuz. Genelde 1 lt'si 35,000-45,000 IDR (yaklaşık 2,63-3.4$) ama 20,000 IDR (yaklaşık 1,5$) içtiğimiz mekanlarda oldu. Biz gittiğimiz her yerde lokal biraları tatmayı çok seviyoruz ve genelde de hep memnun kalıyoruz. Bu bira da unutulmayanlar arasında yerini aldı.
5. Gezin, Görün, Yiyin! Görebildiğiniz kadar çok tapınak, tadabildiğiniz kadar çok yerel tatlar, gidebildiğiniz kadar çok plaj, çekebildiğiniz kadar fotoğraf... Bu liste uzar gider ama yapabileceğinizin fazlasını yapmaya çalışın burada. Ne sebeple gitmiş olursanız olun otel odalarına tıkılıp kalmayın en kötü bisikletle gezin ama gezin görün yiyin.
Bir fırsatını bulun ve bu adayı planlarınıza ekleyin tek başınıza, ailenizle, eşinizle, dostlarınızla, çocuklarınızla kimle olursanız olun nasıl olursanız olun kollarını açacaktır bu ada size. Burada herkes kendi için özel ve güzel şeyler bulabilecek.
Bu güler yüzlü adadan dönerken ekvator güneşinden midir bilmem içim sıcacıktı. Umarım yollarım bir gün bir yerde tekrardan kesişir ve daha çok kaynaşma fırsatımız olur.
Bunlar buradan bize, bana kalanlar daha niceleri için yola devam!
Sevgiler,
Zeynep...